9 EYLÜL İzmir’in Kurtuluş tarihidir
9 Eylül İzmir’in Kurtuluş tarihidir. Ancak aynı zamanda bir başlangıcın da sonudur. 15 Mayıs 1919’da Yunan işgal kuvvetlerinin İzmir’e çıkmasıyla başlayan bir sürecin de sona erdiği tarihtir. Bu tarih, aynı zamanda Mudanya ve akabinde Lozan’a giden süreç açısından taşıdığı anlam itibariyle de değerlidir. Türk milletinin bağımsızlığına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda simgesel anlamda bir değer taşımaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması’na dayanarak İtilaf Devletleri Anadolu’yu işgal etme fırsatını elde etmişlerdir. Akabinde yapılan Paris Barış Konferansı neticesinde Yunan işgal kuvvetlerince İzmir’in işgali gündeme gelmiştir. Yaklaşık üç yıl süren işgal sürecinde yaşanan zulüm ve baskılar tarihi süreç içerisindeki kayıtlarda yerini almış ve tarihe mal olmuştur. Bu vahşet düzeyindeki zulümlerin insani bağlamda kelimelerin tarif alanı dışında olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Özellikle Medeniyet ve Batı ile insan-değerler bağlamında ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği tarihsel perspektiften her alanda ve her anlamda tartışmaya mahal vermeyecek anlamlar içermektedir. Elbette bu konu yıllar boyu tartışılmış, tartışılmaya da devam edecektir. Ancak özellikle gelecek nesillerimizin bu süreci bu bağlamda da değerlendirme içerisine alması gerektiği kanaatindeyiz. Tarihi geçmiş içerisinde en yakın komşularımızdan olan Yunanistan’la zaman zaman gergin, zaman zaman dostane ilişkilerimiz olmuştur. Savaşlar her ne kadar hiçbir insanın istemeyeceği bir durum olsa da hayatın da kabul edilmesi gereken bir parçasıdır. Tarihi süreç içerisinde her iki kıyı ülkesinin savaşları da olabilir. Ancak savaş dediğimiz istenmeyen kavramın dahi kendi içerisinde kuralları olması gerekir. Bu çerçevede bugün itibariyle bazıları gün yüzüne çıkmamış diye tabir edebileceğimiz arka planda yatan olayları ve süreci kışkırtan ülkeleri de konuşmak durumunda olmalıyız.
Türk Milleti tarih yapmış ve tarih yazmış bir millettir. Bu milletin bağımsızlık karşısında takınmış olduğu tarihi tavır bellidir. Bu tavır ezelden ebede değişmeyecektir. Bunun en net ifadesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” sözünde saklıdır.
Bu asil milletin tarih sayfasında en ehemmiyetli yerlerden birine sahip olan 9 Eylül tarihini her zaman çok güçlü bir şekilde sahiplenmesi ve gelecek nesillere de çok güçlü bir şekilde aktarması gerekmektedir. Ancak bunu yaparken maalesef bir şekilde hastalığına tutulduğumuz hamaset tuzağından kurtularak bilimsel çerçeveden bakmamız gerekmektedir. Dolayısıyla akademik anlamda yapılacak çalışmalarda ortaya koyacağımız veriler ışığında ülkemizin sadece bugünü ile ilgili değil, geleceğine dair atacağımız adımlarda da çok daha güçlü bir duruş sergileme olanağına sahip olacağız.
Bilimsel anlamda donanımlı ve tarihsel anlamda geçmişinin okumasını yapmış gelecek nesillerimiz sayesinde sadece İzmir değil, bütün ülkenin dağlarında nefis kokulu çiçekler açacaktır ve 9 Eylül ışığında gelecek Türk milletinin olacaktır.