HAVLAYAN KÖPEKLER NADİR DE OLSA KURT GİBİ ULURLAR...
DÖN VEKİLİM DÖNELİM
Asil nedir, vekil kimdir? Dön vekilim dönelim gitsin
Baklava kimde? Ballı börek nerede? Yiyelim gitsin
Hangisi helal? Neresinde haram? Bilmeyelim gitsin
Sen dön vekilim fırıldak gibi, bir sefa sürelim gitsin
Turi Totales (Turan Aslantürk)
Yeryüzündeki tüm köpeklerin gri Kurt’un soyundan geldiği iddia edilir. Bu iki canlı arasındaki ezeli düşmanlık hiç bitmemiştir. Kurtlar neredeyse hiç havlamaz iken sürekli ulumayı, Köpekler ise havlamayı tercih etmişlerdir. Nadiren de olsa köpekler kurt gibi ulurlar. Fakat köpeklerin ulumaları ile kurtların ulumaları biraz farklıdır. İnsanlar bu iki uluma arasındaki farklı ayırt edebilmektedir.
Hayvanlar aleminde bu iki canlıya insanlar büyük değer ve önem verilmiştir. Köpekleri eğiterek yanına almış, onun tüm beslenme ve diğer ihtiyaçlarını karşılamıştır. Köpeklerde bunun karşılığında esareti kabul etmişler, insanların kendilerine taktıkları tasmalara rıza göstermişlerdir. Köpeklerin sadakatine güvenmiş, ona kendisinin, malının ve mülkünün korumasını emanet etmiştir. Zaman zaman köpekler kendilerini besleyen, bakımlarını üstlenen sahiplerine karşı ihanet içerisinde olmuşlardır. Bu durum atasözlerimize bile yansımıştır. ‘Köpekle çuvala girilmez’ denmiştir. Çünkü dar alanda ne yapacağı hiç belli olmaz. Edepsiz ve saldırgan bir kimse gibi davranabilir. Size zarar verir. Açık alanda ise köpeğin havlaması hiç önemsenmez, “Havlayan köpek ısırmaz’ veya “Köpek (it) ürür, kervan yürür” denmiştir.
Kurtlar öyle değildir. Özgürlükleri için bir ömür boyu karda kışta, dağ başlarında aç susuz kalırlar fakat hiçbir insana boyun eğmezler. Tek teslimiyetleri canlarını veren ve alan Allah’a karşıdır. Başka türlü teslim olmazlar. Bu yüzden insanlar Kurtlara hep saygı ile nefret arasında bir duygu içerisindedir. Birçok defa kurtlar ülkelerin, fikirlerin, ideallerin ilham kaynağı olmuştur. Kurtların resimleri, duruşları insanların kurdukları ülkelerde bayraklarını süslemiştir. İnsanlar nazarında köpeklerden daha saygın bir yere sahiptir. Bu saygınlığı insanlar gibi özgürlüklerine düşkün olmalarındandır.
Siyaset sahnesinde de bu iki birbirine benzeyen hayvan; birçok tartışmanın, örneklemenin, benzetmenin ortasında kendini bulmuştur. İhanet edenlere köpek gibi adam, yalını biraz fazla verenin kapısında havlar deriz. Yalnız başına dimdik ayakta duran, mücadelesinden ödün vermeyen, tek başına meydan okuyanlara ise yalnız kurt gibi sıfatları yakıştırırız.
Bu duruma örnek olması açısından yakın siyasi tarihimize adını altın harflerle yazdırmış bir “Fırıldak Kubi” vardır. Çok parti değiştirdiği için bu isim kendisine layık görülmüştü. Soyadının gereği gibi her yere uygundu. Siyasette bir duruşu, ilkesi, doğrusu yoktu. Tek bir özelliği vardı maymuncuk anahtarı gibi her kapıyı açar, her partiye girerdi. Anavatan partisinden başladığı siyasi hayatına iki yıl içinde bütün partileri dolaşarak toplam altı parti gezmiştir. Kubi rüzgârsız havada bile bir üfleyen bulur yine dönmeye devam ederdi. Son günlerde bu dönmeler, gitmeler, gelmeler yine moda oldu. Birtakım kişiler başka rakip partilerden aday olup, milletvekili seçilebiliyor. Kendi fikri ve ideolojisine, düşünce dünyasına zıt vatandaşların oylarını alıp meclise girebiliyor. Siyaseten dolandırdıkları partilerin tabanlarına karşı hiçbir vicdani sorumluluk taşımadan; hop bir bakıyorsunuz o parti senin, bu parti benim, dönme dolap gibi geziyorlar. Her gittikleri yerde, geldikleri yere ağız dolusu hakaretler, ithamlar, bağırmalar, çağırmalar, yüksek sesle dillendiriliyor. Kendi rüzgarlarında fırıldak gibi fır fır politika arenasında dönüp duruyorlar. Kendilerini alkışlattıracak bir zemin bulabiliyorlar. Ne yazık ki bu durum siyasetin kurtluktan uzaklaştığını köpekleşme seviyesine düştüğünün en büyük kanıtıdır.
Konuya kurtlar ile köpekler arasında geçen bir hikâye ile devam edelim. Bu hikâyede kim kurt rolünde, kim köpek rolünde sizler düşünce dünyanızda canlandırın.
Vakti zamanında sürünün birine kurt musallat olmuş. Ne çoban ne de çoban köpeği, bu aç kurtla baş edemez olmuş. Bir o yandan, bir bu yandan sürüye dalan kurt, ne yapıp edip her seferinde koyun çalmayı başarıyormuş. Köpek bakmış olacak gibi değil, sonunda gidip kurtla konuşmaya karar vermiş. Kurdun inine girince, “Kurt kardeş!” demiş. “Aslında biz uzaktan akraba sayılırız. Neden böyle yapıyorsun? Güçsüz kuzulara tuzak kurup yiyorsun, yiyemediklerini de çalıp götürüyorsun. Sahibin olmadığı için, yiyeceklerini kendin bulmak zorunda olduğunu biliyorum. Ancak, senin gibi güçlü kuvvetli birisi, güçsüz koyunlarla uğraşmamalı. Bence sen, aslan ve kaplan gibi hayvanlarla kapışmak, yaban öküzü ve zebra gibi hayvanları yemelisin.”
“Doğru söylüyorsun” demiş kurt. “Uzaktan akraba sayılırız ama huyumuz suyumuz ayrı. Sen çobanın hizmetine girmiş, onun uşağı olmuşsun. Olayları da onun gözüyle değerlendiriyorsun. Ben ise bağımsız yaşarım. Karnımı doyurmak için, en kolay avı seçerim. Benim dostum düşmanım belli. Koyunlar da bilirler ki, ben onların can düşmanıyım. Oysa senin şu sahibini el alalım. Çoban koyunların dostu mu, düşmanı mı diye sorsam, sen hemen dostu diyeceksin. Oysa hiç de öyle değil. Koyunların dostu gibi görünen çoban senin gibi akılsızların da yardımı ile koyunları besliyor. Ne için? Tabi ki sırası gelince onları kesip yemek için. Ya da başkaları yesin diye satmak için. Ben dürüst düşmanım, aç kalınca gidip bir tane yerim. Oysa çoban öyle mi? Şunu unutma ki, bilinen düşman, dost görünen düşmandan daha iyidir.”
Gerçek dava erleri kurtlar gibi özgür ve hürdür. Onların hesabını verecekleri tek bir canları vardır. Oda Allaha aittir. İlkeli, duruşu sağlam, hedefi belli, amacı niyeti net olan dava erleri, beden ölümlerinin üzerinden asırlar geçse dahi, insanlık tarihinde gönülden gönüle yalnız kurtlar gibi özgürce yaşayacaklardır.