Remzi AYBUĞA

[email protected]

SEVGİNİN DİLİ

Bir gün ermişlerden birine sormuşlar: sevginin sözünü edenlerle sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş ermiş. Bir sofra hazırlamış. Bu sofraya sevgiyi dilinden düşürmeyen ama dilden gönüle indirmeyen kişileri çağırmışlar. Hepsi yerlerine oturmuşlar.

Derken, sıcak çorbalar ve arkasından da derviş kaşığı denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş.

Ermiş: bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz diye şart koşmuş. Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok. Peki demişler ve çorbayı içmeye başlamışlar. Fakat oda ne ?

Kaşıklarlar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse, çorbayı döküp saçmadan bir türlü ağzına götüremiyormuş. En sonunda bakmışlar bu iş olmuyor, çorbadan vazgeçip, öylece aç aç kalkmışlar sofradan. Onlar sofradan kalktıktan sonra, ermiş: Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım sofraya demiş.

Yüzleri aydınlık , gözleri sevgiyle gülümseyen insanlar oturmuş sofraya. Ermiş: buyurun bakalım deyince de, her biri uzun saplı kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki kardeşine uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş olarak şükür içinde sofradan kalkmışlar. İşte demiş ermiş kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unutmayın ki, hayat pazarında alan değil, her zaman veren kazançlıdır. Unuttuğumuz değerler ağır bedel ödetiyor bize. Ama biz farkında değiliz. Ağlayan gözü silen el neredeyse yok artık. Bir garibin elini tutmak bir yetimin başını okşamak çıktı hayatımızdan. Oysa mutluluk ayrıntılarda saklıdır. Sunulan bu nimetleri fark edip yerine getirdiğimiz zaman sevginin inşa ettiği insanlar çoğalacaktır hayatımızda. Her şey sevgiyle değer kazanıyor ve anlamını buluyor. Ama gerçek sevgi. Yapmacık değil, söz olsun diye değil, desinler diye değil. Yürekten koşulsuz olan sevgiden bahsediyorum

Zaman su gibi akıp gidiyor ve biz bunun farkında değiliz. Yaşadığımız her şey mazide kalıyor ve bir daha geri getiremiyoruz. Hayatımızın her anı konuşulmaya ve sevilmeye değer olmalı. Cüzdanımızın doluluğundan ziyade, yüreğimizin doluluğuna bakmalıyız. Unutmayalım ki kendimizi sorguladığımızda dilimizin söylediğinden ziyade yüreğimizde biriktirdiklerimiz konuşmaya başlar. İşte o zaman dürüstçe kendimizi sorgulayıp canımız yansa bile, gerçeklerle yüzleşip sevgi yolunda yolculuğa başlamalıyız.

 

Kalplerin gittikçe katılaşmaya başladığı maddiyatın ve menfaatin her şeyin önüne geçtiği dünyamızda gönüllerimizi tedavi edecek tek olgu olan sevgiyi unutur olduk. Maalesef bu sihirli duygunun gücünü aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Sevginin olduğu konuşulduğu her yer güllük gülistanlıktır. Onu kalbine yerleştirenler de kin, nefret diye bir şey olmaz. Daima gülen bir yüz merhamet dolu bakışlar vardır. Çünkü samimi sevgi koşula bağlı değildir. Onu yüreğinde taşıyan herkes her şeye rağmen sever. Ne olursa olsun seni seviyorum demektir. Riyasız ve katıksız sorgulamadan sevmektir.

Dünyamız; koşulsuz ve karşılık beklemeden seven insanlar çoğaldıkça daha da güzelleşecektir.

İhtirasın, hırsın, ne olursa olsun kazanma duygusunu önleyecek tek bir duygu var o da sevgidir.

Savaşın gözyaşının olmadığı bir dünya dileğiyle…

Ne diyelim Allah içinizden sevgiyi eksik etmesin ……