VEFA VE ADANMIŞLIK: YENİDEN İBADETE AÇILAN KEMERALTI CAMİİ ÜZERİNE BİR GÖNÜL YAZISI...
Kemeraltı'nın Kalbinde Bir Vefa Çiçeği Açtı...
İzmir'in en eski asırlık çarşısı Kemeraltı...
Taş sokaklarında yankılanan seslerin ve zamanın kokusunun sindiği bu kadim tarihi çarşının tam kalbinde sessizliğe bürünmüş bir mabed olan Kemeraltı Camii yeniden hayat buldu...
1671’den beri bu şehrin ruhuna dokunan bu zarif yapı, uzun bir ayrılığın ardından yeniden ezan sesinin yankısı, duaların sıcaklığı ve inancın huzuruyla kucaklaştı...
Bu yeniden doğuş, sadece bir eserin restorasyonu değil; bir ömrün adanmışlığıyla yeşeren, nadide bir vefa çiçeği gibi açtı...
***
Kökleriyle Bağını Koparmayan Bir Yürek...
1968... Avukat Reşat Yazak, fidan gibi genç bir yedek subay olarak ayak basmıştı İzmir’e...
1970 yılında, hayatının ilk hukuk adımlarını attığı bürosu, Kemeraltı Camii’nin tam karşısındaydı...
O günlerde minareden süzülen ezan sesleri altında avludaki telaşsız huzur, genç Reşat’ın kalbinde derin izler bırakmıştı...
“O camide nice Ramazanlar geçirdik, nice dualara amin dedik. Kalbimiz hep oradaydı,” diyor Reşat Bey...
O mabet, sadece bir ibadethane değil; gençliğin saf hatıralarının, ilk umutlarının sessiz şahidiydi...
Aradan geçen zaman, Avukat Reşat Yazak’ı o mabede daha da bağlıyordu...
Bu hatıralar yıllar içinde bir vefa ve sadakat yeminine dönüştü ve Reşat Yazak Abimiz, Kemeraltı Camii Derneği’nin başkanlığını da üstlenerek bu vefa, sadakat ve sevgiyi taçlandırdı...
***
Gönüllerin Yankısı, Ellerin Bereketi...
Yıllar sonra, o ilk günkü sevda bir “vefa borcu” olarak yeşerdi...
Kemeraltı Camii’nin sessiz çığlığını duyan bir avuç gönüllü, Reşat Yazak’ın öncülüğünde bir araya geldi...
Onların elleri, o kadim taşlara yeniden dokundu; tozlu hatıraları sildi, kırık umutları onardı...
Ayakkabılıkların her bir tahtası, hasırların her bir ilmiği, gönüllerinden süzülen bir sevgiyle yeniden şekillendi...
Bu, maddiyatın ötesinde; kalplerden gelen bir fısıltının, sessiz bir adanmışlığın eseriydi...
***
Bir Medeniyetin Hafızası: El Yazmaları ve Kültürel Miras...
Cami bünyesindeki loş raflarda saklanan el yazmaları...
Her biri yüzyıllık bir bilginin, bir inancın sessiz tanığı...
Reşat Bey ve gönüllüler, bu kıymetli mirası bir anne şefkatiyle korudu...
Bu eserler, geçmişten geleceğe uzanan bir köprü gibidir...
Ve şimdi o sessiz hüzün, yeniden okunmaya başlanan ezanların, yapılan ibadet, zikir ve duaların sesiyle geleceğe umutla fısıldıyor...
***
Yarınlara Bir Sevgi Tohumu...
Yeniden ibadete açılan cami, yalnızca geçmişi onarmıyor; geleceğe de bir sevgi tohumu bırakıyor...
Reşat Abimizin hayali gerçek olursa avluya kurulacak sıcak bir şark köşesi, yorgun ruhların dinleneceği bir liman olacak...
Paylaşılan her lokma ile gönül bağları daha da pekişecek...
Reşat Abimizin gözlerindeki ışıltı, bu hayallerin ne kadar büyük bir sevgiyle yoğrulduğunu gösteriyor: “Biz, Peygamberimizin izinden gitmek istiyoruz. İnsanların derdiyle dertlenmek, onların yüzünde bir tebessüm meydana getirmek en büyük mutluluk,” diyor o mütevazı yürek...
***
Bir Zamanların İz Bırakanları...
Bu cami; yalnızca bir ibadethane değil, aynı zamanda bir ilim ve irfan ocağıdır. Kurra Hafız Salih Tanrıbuyruğu, Raif Cilasun, Nail Papatya, Saim ve Ziya Hoca gibi kıymetli isimlerin bu mekânda sohbetleri yankılanmış, nice gönüller burada ilham bulmuştur...
Reşat Abimizin anlattığı bu hatıralar, bu mekânın sadece taş değil, ruh taşıdığını bize bir kez daha hatırlatıyor...
***
Bir Veda Değil, Yeni Bir Başlangıç...
Reşat Yazak Abimizin en büyük arzusu, bu dünyadan göç ederken ardında hoş bir seda bırakmak...
Bu çabası, yalnızca bir camiyi ayağa kaldırmak değil; bir sevgi, bir vefa, bir adanmışlık hikâyesi yazmak...
Kemeraltı Camii’nin yeniden açılışı, bir veda değil; asırlar süren bir sevdanın yeniden filizlenişidir...
O ezanlar, namazlar, zikirler ve dualar yeniden göğe yükselirken, o minareler yeniden umutla şehre bakarken; Kemeraltı’nın kalbinde bir vefa çiçeği sonsuza dek yaşamaya devam edecek...
Çünkü bir şehir, içindeki sevgi dolu yürekler sayesinde nefes alır...
***
ve Son Söz...
Kemeraltı Camii'nin yeniden ibadete açılması; sadece bir binanın, bir yapının ayağa kalkışı değil, aynı zamanda köklü bir davanın, yüksek bir ahlakın ve bir neslin kendi öz değerlerine sahip çıkışının en güzel ifadesidir...
Reşat Yazak Abimiz gibi adanmış, fedakar yürekler sayesinde şehirler sadece büyümüyor, aynı zamanda manen de diri kalıyor, ruhunu koruyor...
Ve bir şehrin kalbinde hâlâ böylesine vefalı insanlar yaşıyorsa, orada umut asla tükenmiyor ve sevgi de asla eksik olmuyor...
***
Kişisel Tanışıklığımız ve Gönül Bağımız...
Değerli büyüğümüz, kendisini her daim rahmetle andığım Millî Gazete İzmir Bölge Temsilcisi Hamza Aras Abimizin vesilesiyle tanıma şerefine eriştim Avukat Reşat Yazak Abimizi...
Millî Gazete'de görev yaptığım dönemde İstanbul'dan İzmir'e 1998 yılında tayin olduğumda, rahmetli Hamza Aras Abimizle Alsancak'taki mütevazı avukatlık bürosunda Reşat Yazak Abimize yaptığımız o ilk ziyaret, aynı zamanda gönül bağlarımızın da ebediyete kadar sürecek olan başlangıcı oldu...
Millî Görüş'ün İzmir'deki öncü ve kararlı isimlerinden olan Reşat Abimiz, o dönemde Fazilet Partisi'nin en ateşli ve aktif İzmir İl Yönetim Kurulu üyelerinden biriydi...
Bu kutlu davaya, hayat arkadaşı, saygıdeğer eşi Beste Hanım'la birlikte tüm benlikleriyle baş koymuşlardı...
Aramızda belirgin bir yaş farkı olmasına rağmen, biz ona her zaman en içten bir sevgi ve saygıyla "Reşat Abi" deriz...
Çünkü o, sadece bir hukukçu değil; aynı zamanda inandığı dava uğruna mücadele eden bir dava adamı, yolumuzu aydınlatan bir ağabey, zor zamanlarımızda sığınılacak güvenli bir limandır...
Başımız ne zaman sıkışsa, gönül rahatlığıyla kapısını çalıp başvurabileceğimiz bilge bir büyüğümüzdür...
Asıl mesleği avukatlık olsa da, gazetecilikte de güçlü bir ortak bağımız vardır. Hukuk Fakültesi eğitiminin yanı sıra lisans düzeyinde aldığı basın-yayın eğitimi ve Anadolu Ajansı'nda üstlendiği Yönetim Kurulu Üyeliği görevi, hem dava, hem hukuk, hem de basın yolculuğumuzun kesiştiği anlamlı noktalar aramızdaki bu gönül bağını daha da perçinlemiştir...
***
9 Mayıs 2025 mübarek Cuma günü namaz öncesi dualarla gerçekleşen bu anlamlı açılışa değerli gazeteci dostlarımız Ahmet Kaplan, Necdet Ergül ve vefakâr büyüğümüz Cengiz Çoban Abi'yle katılarak Reşat Abimizi bu anlamlı ve sevinçli gününde yalnız bırakmadık...
Kıymetli büyüğümüz Reşat Yazak Abimizin nezaket, saygı, sevgi, sadakat, vefa ve adanmışlığının hepimize örnek olması dileklerimle, selam ve dua ile kalınız...