GÖKHAN İLHAN, ‘AİLE VE TOPLUM’ İLİŞKİLERİNİ DEĞERLENDİRDİ

GÖKHAN İLHAN, ‘AİLE VE TOPLUM’ İLİŞKİLERİNİ DEĞERLENDİRDİ

Toplumsal konularla ilgili basında yer alan makaleleri, söyleşileri ve açıklamalarıyla dikkat çeken Gökhan İlhan, ‘Aile ve Toplum’ ilişkilerini değerlendirdi...

"Toplumsal huzur ve sevgiyi hep çoğaltmalıyız" diyerek insan ilişkilerinde sevgi ve saygıyla güçlü bir iletişim dilini ön plana çıkartmanın metotlarını anlatan Gökhan İlhan 'Aile ve Toplum' ilişkileri konularında önemli açıklamalarda bulundu.

- AİLE DEYİNCE İLK ÖNCE NEYİ ANLAMALIYIZ SİZCE?

GÖKHAN İLHAN: Aile denince ilk önce anlayacağımız kan bağıdır. Diğer bir bakış şeklimiz de bir bütün olarak göreceğimiz sevgi ile dolu rengarenk çiçeklerle dolu bir ağacı düşünebiliriz. Bütün güzel renklerin var olduğu tüm güzellikleri hissedebileceğiniz yaşayacağınız bir ortamdır aile. Aile, anne, baba, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, herkes için en doğal ve temel kendini öz güvende hissettiği yerdir. Aile de gözümüzü açar ailede gözümüzü hayat kaparız. İçinde büyüdüğümüz, devamlı nefes aldığımız yaşamımızın önemli bir bölümünü geçirdiğimiz alandır. İnsanoğlu, toplumsal hayata ilk olarak ailede hazırlanır, dinini, inancını, ahlak, edep, saygı, sevgiyi önce ailede öğrenirler. Kişilik ve karakter, dışarıdan önce aile içinde şekillenir ve biçim kazanır.

- GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GELEN AİLE KAVRAMI SİZCE NE GİBİ FARKLILIKLAR GÖSTERDİ, YANİ AİLELERDE NE GİBİ DEĞİŞİMLER VE DÖNÜŞÜMLER YAŞANDI?

 İLHAN: Aile toplumdan topluma değişik özellikler gösteren bir yapıya sahiptir. Toplumların tarihi gelişme durumları içinde aile kurumunun da değiştiği gözlemlenmektedir. İnsanlık tarihi kadar köklü bir kurum olan aile, tarihteki gelişmelere paralel olarak değişerek, bu değişmelere göre farklı şekiller almaktadır. Avcı ve toplayıcı toplumda aile, tarım toplumunda aile, sanayi toplumunda aile, sanayi sonrası toplumda aile derken bugünlere kadar geldik. Covıd-19 Pandemisi ile dünyada ailelerde bir takım değişim ve dönüşümler yaşandı ve hala yaşanmaktadır da. Unutmadan diyebiliriz ki; pandeminin yarattığı sorunlardan yalnızlık duygusu ve özlem aile değerlerimizi yeniden ön plana çıkardı ve güçlendirdi.

- AİLE KAVRAMINI, KIYMETİNİ COVID-19’LA EVDE GEÇEN ZAMANLARDA DAHA MI İYİ ANLADIK DERSİNİZ

İLHAN: Uzun yıllara yayılan ve birçok insanı etkileyen, dünyada yaklaşık on sekiz milyon üzerinde can kaybı yaşatan bir salgın yaşadık. Bu salgın İnsan ve toplumda oluşturduğu duygu, tutum ve davranışlar çeşitli farklılıklar gösterdi. Evde uzun zaman olmayı, evliliği ve aileyi tanımlamaya bağlı olarak, salgın süreci, insanın aile tasavvurunda değişime dönüşüme yol açtı. Salgın süreci ve evde kalma dönemlerinde, bazılarında aile, arkadaşlık, dostluk, komşuluk gibi aidiyetlerin değerini artırdığını görebildik.  Pandemili yaşamda aile kavramında ve ev bireyleri arasında daha güçlü iletişim ve görüşmeler sağlanırken, diğer yandan da boşanmaların da arttığına şahit olduk. Kısacası pandemi ile aile bireyleri arasında daha güçlü bağlar kuruldu diyebiliriz.

- SON DÖNEMDE BOŞANMALARIN DAHA ÇOK OLDUĞUNA TANIK OLUYORUZ... BOŞANMALAR HER GEÇEN GÜN NEDEN BU KADAR ARTMAKTADIR?

İLHAN: Boşanmaların temelinde ikili anlaşmazlıklar vardır. Adı ne olursa olsun maddi-manevi, çiftler arası iletişimsizlikler kültürel vb. birtakım anlaşmazlıklar oluyor. Bunun yanında djital dönüşümün getirdiği üst modernizm de etkili oldu.  Bu sorunlar genellikle eşlerin sorun çözme yeteneklerinde eksiklikler, ailede bulunan rol dağılımlarında eşlerin birbirlerinden farklı beklentiler içerisine girmeleri, ekonomik sorunlar, cinsiyet farklılıkları ve eşitsizliği, eşler arasında sağlıklı iletişimin olmayışı, eşlerin yeterince birbirlerine zaman ayırmamaları, eşlerden birinin psikolojik sorunlar yaşaması ve din, mezhep, politik görüş, kültür, değer farklılıklarından kaynaklanan problemler şeklinde sıralanabilir. Tabii bu ayrılıklar boşanmalar aile kurumunu toplumda zedeler olmakta. Çocukları, İnsanları kendi ailelerini büyüklerini üzmekte. Soruna genelde tekten değil de tümden bakıp öyle algılamak lazım.

- DAHA ÇOK ERKEKLER Mİ, YOKSA KADINLAR MI BOŞANMA TARAFTARI OLUYORLAR?

İLHAN: Boşanma sebepleri erkek ve kadınlara göre farklılık gösterebiliyor.2021 yılı TÜİK verilerine baktığımızda ilk sırada yüzde 32 ile “sorumsuz ve ilgisiz davranma” var. İkinci sırada yüzde 14 ile “aldatma” bulunuyor. Erkeklerin yüzde 41'i eşlerinin “sorumsuz ve ilgisiz davranması” sebebiyle boşanıyor olduklarına araştırmalar sonucu ulaşıldı. Boşanma nedenleri cinsiyete göre incelendiğinde, boşanmış erkeklere ve kadınlara göre en önemli boşanma nedeni eşlerinin sorumsuz ve ilgisiz davranması oldu. Bu oran, erkeklere göre yüzde 41,2, kadınlara göre yüzde 24,2 oldu. Erkeklere göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri yüzde 11,0 ile aile büyüklerinin aile içi ilişkilere karışması ve yüzde 9,7 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama oldu. Kadınlara göre sorumsuz ve ilgisiz davranmadan sonra en önemli boşanma nedenleri ise yüzde 19,3 ile aldatma ve yüzde 14,6 ile dayak/kötü muamele oldu. (2021- TÜİK Verileri)

- BİR ÇOCUĞUN GELİŞİMİNDE AİLELERİN ETKİSİ NEDİR VEYA BAŞKA BİR DEYİMLE BOŞANMA SONRASI ÇOCUKLARIN SOSYALLEŞMESİNDE NE GİBİ NEGATİF DURUMLAR ORTAYA ÇIKMAKTADIR?

İLHAN:Genel olarak boşanmalar dışında bir çocuğun gelişimi üzerinde sadece ailenin değil, pek çok sistemin etkisi büyük görülmektedir. Örneğin; çocuğun gelişiminde aile ve okul arasındaki etkileşimin rolü oldukça önemlidir. Okullarda uygulanan eğitim programlarında çocuk, aile ve çevre arasındaki ilişkilerin yansıtıldığı çevreyle ilgili yaklaşım görülmektedir. Çocuk çevresinden bağımsız olarak düşünülemez. Boşanma sonrası ailede en çok zarar görenler şüphesiz çocuklardır. Boşanma sonrası çocuk, boşanan taraflar arasından tehdit konusu, anlaşmazlık konusu yapılabilmektedir. Ebeveynlerin, boşanmış olsalar bile çocukları ile insani ilişkiler kurması, ebeveyn-çocuk ilişkisi kurulması, hem bir insan hakkıdır, hem de çocuğun gelişimi açısından psikolojik bir gerekliliktir. Daha çok olumsuz, kavgalı ayrılıklar çocuklarda duygu durum bozukluğu anksiyete belirtileri had safhada göstermektedir.

- PEKİ BOŞANAN AİLELER ÇOCUKLARI İLE İLETİŞİMLERİNİ NASIL DEVAM ETTİRMELİDİRLER?

İLHAN: Eşler arası ayrılıklarda, sevgi, saygı, hoşgörülü, küçük harflerle konuşma anlayışının hakim olduğu bir boşanma ve ayrılık çocuğu daha az etkiler ve zamanla büyüyen çocuk kendini ve çevresindekileri seven, kendisiyle ve hayatıyla barışık, özgüveni yüksek bir birey olarak yetişir. Sorunlu, kavgalı, patırtılı ayrılıklarda boşanmalarda en çok çocuk etkilenir ve bilinç altında yer eder, ileriki dönemlerde ciddi anksiyete bozuklukları meydana gelir. Burada yapılması gereken en doğru anne ve babanın; boşanma süreçlerinde ailelerin çocukla olan iletişimlerini koparmaması gerektiğini, çocuğun duygularını anlayıp dile getirmesine yardımcı olunması ve ilgi ve sevgiyi çoğaltmaları gerekir. Zaman zaman ise çocukların huysuz veya sıkılgan davranışlarının şımarıklık değil, bir dışa vurum olduğu anlaşılmalı, anlayışlı bir tavırla çözüme ulaşılmalıdır.

- ÇOCUKLARA İLLE DE SEVGİ VE İLGİ DİYORSUNUZ YANİ…

İLHAN: Kesinlikle evet. İlgi ve sevgi. Koşulsuz sevginin var olduğu, doğru bilgilerin verildiği, saygının, sevginin olduğu aynı zamanda da uyum, anlayış ve hoşgörü gibi güzel davranışların sergilendiği aile ortamı şüphesiz ki aileyi güçlü, çocuğu sağlıklı ve gelecekte başarılı ve kılacaktır. Bunun için bizlere, annelere, babalara ve eşlere düşen görev ve sorumluluklar öncelikle aileyi sarsacak, aile bağlarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmaktır. Diğer yandan, çocuklarımızı sağlıklı, mutlu bireyler olarak yetiştirmek, onlara saygıyı, sevgiyi, paylaşmayı, dayanışmayı, yardımseverliği, iyilik yapmayı öğretmek, dürüstlüğün, doğruluğun önemini hissettirmek kısacası değerler eğitimini ailede başlatmak ama sadece ve sadece bunları öğretmek değil çocuklarımıza ve aile bireylerimize güzel örnek olmak zorundayız.

- ANNE VE BABA ÇOCUKLARINA BİRER ROL MODELİ MİDİRLER? 'ANNE VE BABA NEYSE ÇOCUK DA ODUR' DEMEK NE DERECE DOĞRU SİZCE?

İLHAN: Anne ve baba çocuklarına birer örnektir bu tanım doğrudur. Fakat bazı zamanlara çocuğun aile dışında, çevreyle olan olumsuz ilişkileri aile bir takım olumsuz alışkanlıklar davranışlar kazandırmakta. Buda başta dediğimiz gibi oto kontrol şart. Çocuk hayata ilişkin bilgi ve becerileri anne ve babasından öğrenir. Anne-babanın çocuğa karşı takındıkları tavır, bebeklik döneminden itibaren çocuk üzerinde derin ve kalıcı izler bırakır. Çocuğa anne-babanın gösterdiği dengeli sevgi ve koruma duygusu, çocukta güven duygusunun gelişimine yardımcı olur. Çocuk böylece insanları sevmeyi, onlarla ilişki kurmayı öğrenir. Çocuk anne ve babasını taklit ederek sosyal yaşama alışır. Aile içinden seçtiği örnek kişi, bozuk kişilik yapısına sahipse, kötü davranış şeklinin çocukta da görülme olasılığı yüksektir. Bu nedenle anne-babanın çocuğa iyi örnek olması çok önemlidir. Ebeveynlerin sözlerinden çok davranışlarıyla model olmaları gerekir.

- PEKİ ANNE VE BABALAR ÇOCUKLARIYLA OLAN İLETİŞİMLERİNDE DAHA DOĞRUSU ERGENLİK SORUNLARI DEDİĞİMİZ DURUMLARDA NASIL BİR YOL İZLEMELİDİRLER?

İLHAN- Aslında söylenilecek çok şeyler vardır. Ergenlik dönemi zor bir süreçtir. Genç olmanın birey olarak kabul edilmenin bir haykırışı azda olsa asileşmesi demektir gençlerimizde. Ergenlerle olan ilişkideki en önemli konulardan biri öfkedir. Ergenler çoğu zaman öfkelerini nasıl kontrol edeceklerini bilmezler. Ebeveynler ergen öfkelendiğinde onu sabırla dinlemeli anlamaya çalışmalıdır.Kısaca ilgi, dinleme ve sevgi diyelim.Kendilerine birey olduklarının ve genç olduklarının saygısı duyulmaldır.Tabi ki oto kontrol her zaman için şart.

Oto kontrol derken baskıcı tutumlar söylemler değil, denetim ve iplamlı proğramlı sorumluluklarının farkına varılması anlatılmalıdır.örenğin neden ders çalışması gerektiğinin, gelecekte başarılı oldugu takdırde kendisini bekleyen güzel bir hayatın oldugu anlatılmalıdır.

Bunun için biz annelere, babalara ve eşlere düşen görev ve sorumluluklar öncelikle aileyi sarsacak, aile bağlarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmaktır.  Ayrıca ebeveynler bu konuda çocuklarına rol model olmalı, öfkesi yatışmadan konuşmaya başlamamalı, sorunun kendisinden çok çözümüne odaklanmalıdır.

- SAYIN İLHAN SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

GÖKHAN İLHAN: Gittikçe yalnızlaşan modern insan için en güvenli iki unsur vardır. Evi, ailesi. Aile, gençlerimiz ve yaşlılarımız başta olmak üzere her yaştaki insanımız için önemini koruyor. Aileye yönelik bağlılığın ve önemsemenin gereği olarak sosyal, ekonomik, kültürel politikalarda iyileştirmeyi sağlayıcı düzenlemelerin yapılması gerekir. Mesela genç işsizlik, evlenme yaşını geciktirdiği için aileyi olumsuz etkiliyor. TV'lerdeki aile içi şiddeti, akraba kavgalarını, evlilik dışı ilişkileri normalleştirici sahneler, sözde özgürlük adı altında, anne-baba-çocuk tartışmaları aileyi olumsuz etkiliyor. Millet olarak aile olmanın anlamını biliyor, bu kıymet ve anlam bilmenin artması ve yaşam formlarına dönüşmesi için sivil toplum kuruluşlarına, politika yapıcılara ve entelektüel yazar çizerlere, her zamankinden daha çok görev düşüyor.

Hep birlikte sevgi ile saygı ile nice güzel başarılı mutlu günlere, israfla tüketen değil, tutumlu üreten aileler olma yolunda çok koşalım derim.

Kategorideki diğer haberler