Halil YOLDAŞ

[email protected]

YENİ YILDA EV GENÇLERİNE DİKKAT!

AÇLIK SOFULUĞU BOZAR!

Gençlik bir toplumun temel dinamiklerinin başında gelir. Gençlik denince, gelecek gelir, istikbal gelir, bekamız gelir aklımıza. Yüreğimizin ta derinliklerinde umut ve endişe ile karışık duygular sarar bütün benimizi. Gençliğinde Çok dinamik olaylar yaşamış seksenli, Doksanlı yılların sıkıntılarını yaşamış bir nesil olarak bu gün, Gençlerimize bakınca bilgi teknoloji ve eğitim olarak ileri ama içine kapalı, dış mihrakların tahriklerine kendini kaptırmayan bir gençlik var elhamdülillah. 

 Gençlerimiz derin ve durgun bir göl gibi şimdilerde. Ekonomik sıkıntılar, salgın hastalıklar, Gençlerimizin geleceğine yön vermekten uzak ekonomik politikalar, onları yeni ifade ile EV GENÇLERİ haline getirdi. Aldıkları eğitim ve öğretimle geçimlerini sağlayamayacaklarını anlayınca, büyük bir hayal kırklığına düşyor milyonlarca gencimiz. Geleceğe ait planları projeleri umutları ümitlerini hayata geçiremeyeceklerini anladıkça içlerine kapanıyorlar.

Ailesinin eline bakan, ekonomik özgürlüğünü kazanmakta zorlanan EV GENÇLERİMİZ bir iş aramak için iş Bulma kurumlarının kapısında “ Ne olursa yaparım abi” durumuna düşünce geleceğe ait planları yıkılmış, umutları tükenmek üzere olan gençler kervanına katılıyor. 

  Unutmayalım ki İnsanların huzur ve mutluluğu birlikte yaşadıkları toplumdan soyutlanamaz. Devlet yönetimi ne kadar sağlıklı olursa olsun, ekonomik sosyal ve kültürel ve siyasal alanlarda zamanla sorunlar çıkabilir ve sorunlar vakit geçirilmeden çözülmelidir.  Problemler görmezlikten gelinir ve ötelenmeye çalışılırsa çözümü zorlaşır bedeli de ağır olur.

   Ülkemizde uzun zamanlardan beri zamanında kolayca çözülebilecek sorunlar, görmezlikten gelindiği için, hasıraltı edildiği için bu sorunların çözümü şimdilerde gerçekten sancılı geçiyor.  Oysa tarihimizi doğru okuya bilseydik orada ibret dolu olaylardan ders alabilirdik.  Mesela: Kanuni sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin geleceğini hayal eder.

Günün birinde "Osman oğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?" diye derin derin düşünmeye başlar. Bu gibi soruları çoğu zaman sütkardeşi meşhur Âlim Yahya Efendiye sormak için mektup yazar.

“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi durumda çöker? Osman Oğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da çöküntüye uğrar mı?”
Yahya Efendi'nin cevabı çok kısa olur...
"Neme lazım sultan'ım! "
Mektubun cevabını hayretle okuyan sultan, bir mana veremez. Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini düşünmez. Söylenmeye başlar: Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?  Gerçeği öğrenmek için kalkar, Yahya efendinin Beşik taştaki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusuna tekrar sorar:
"Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al."

Yahya Efendi duraklar: "Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim."

"İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. "Sadece Neme lazım be Sultanım" demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum. Yahya efendi konuşmaya başlar:

"1-Sultan'ım! Bir devlette zulüm yayılsa haksızlık şayi olsa, işitenler de "Neme lazım" deyip uzaklaşsalar,

2-Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa.

3- Fakirlerin muhtaçların kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görülür.

 Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşanır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişte itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir..."
Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir alime memleketin sahip olduğu için Allah'a şükreder..

Bana ne mi diyeceğiz?

Ülkenin mevcut ekonomik durumu, gençlerin beklentilerini düşürdü. 18-22 yaş aralığındaki işsiz gençlerin yüzde 74.3’ü, sadece yol-yemek veren bir yerde çalışmaya razı hale geldi. Alıştırılmış çaresizliğe Çoktan razı olmuş gibiler. İş bulamamak, beklentileri de umutları da gelecek ümitlerini de düşürüyor. Mesela işsizlerin yüzde 64’lük kesimi sadece yol-yemek veren bir yerde çalışmayı isteyebileceğini söylüyorsa bu çok kaygılandırıyor beni. Gençlerin yüzde 58’ü işsizlik sebebiyle aile ilişkilerinin olumsuz etkilendiğini ifade ediyor. Yine iş arayışında olan gençlerin yüzde 78.2’si işsizlik durumlarından dolayı kendilerini arkadaşlarından geri kalmış hissettiğini belirtiyorsa. Merak ediyorum. Eli kalem tutan, ağzı laf yapanlar,  bu durum milletimiz, devletimiz, ülkemiz adına kaygılandırmıyor mu sizi.

Şimdi acaba ülkemizin çıkılmaz hale gelen sorunlarını görmezlikten gelip zamanında çözmeyerek ağırlaştıranlar, bana ne?  Diyerek geçiştirip görmezlikten gelen sorumlular. Uyarılar yapması gerektiği yerde, Çözüm önerileri getirmek yerine susarak dilsiz şeytan olmayı göze alanlar, şimdi azıcıkta olsa vicdan azabı çekiyorlar mı dersiniz? 

Ümitsizliğe gerek yoktur.  Her türlü dertlerin, sorunların çözümü ilimde, Bilim adamlarımızda, Akılda, Nakilde, Mantıktadır. Nefsanî duyguların etkisinde kalarak, gelecek kaygılarının gölgesinde geçici çözümler aramak beyhudedir, zaman kaybıdır.

 Atalarımıza kulak verin “AÇLIK SOFULUĞU BOZAR”

 Yeni Miladi yılımız hayırlı olsun. Hayırlara vesile olsun inşallah.  Selam ve dua ile.  29.12.2020               [email protected]