"Yerel Yönetimde İzmir Modeli" Konuşuldu
Yaşar Üniversitesi'nde düzenlenen "Yerel Yönetimde İzmir Modeli" sempozyumunda sunum yapan bilim insanları, Başkan Aziz Kocaoğlu'nun arkasında güçlü bir mali bırakacağını açıkladı.
Prof. Dr. Oğuz Esen, 2004'te İzmir'de kişi başına 100 TL olan yatırım miktarının, Kocaoğlu döneminin sonunda 950 TL'ye yükseldiğini açıklarken, Prof. Dr. Ayla Oğuş Binatlı, "Yeni belediye başkanımız, güçlü bir tabloyla görev başlayacağı için şanslı olacak" dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Başkan Aziz Kocaoğlu döneminde hayata geçirdiği yatırım ve projelerle birlikte literatüre ‘İzmir Modeli’ olarak geçen yerelde kalkınma stratejileri, Yaşar Üniversitesi'nde düzenlenen sempozyumda masaya yatırıldı. Türkiye'nin önde gelen bilim insanları, İzmir Modeli'ni ve kente yansımalarını irdeledi. Sempozyum kapsamında düzenlenen “Mali Disiplin, Stratejik Planlama” başlıklı oturumda, İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Esen ve aynı üniversiteden Prof. Dr. Ayla Oğuş Binatlı da, Başkan Kocaoğlu yönetimindeki İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ekonomik başarısını tablolar eşliğinde açıkladı.
Yatırımda büyük sıçrama
Prof. Dr. Oğuz Oyan moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda konuşan Prof. Dr. Esen, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 2004 yılından bugüne ekonomik durumunun yanı sıra, 2024 yılına kadar ortaya çıkabilecek olası tabloları da ele aldı. Prof. Dr. Oğuz Esen, ekonomide yaşanabilecek tüm olumsuz senaryolara rağmen, Büyükşehir Belediyesi'nin sergilediği mali disiplinle bütçe istikrarını sürdürebilecek bir yapıya kavuştuğunu söyledi.
2004 yılında İzmir'de yapılması gereken yatırımların ancak yüzde 32’sinin gerçekleştirilebildiğine ve bu dönemde kişi başı yatırım miktarının 100 TL civarında olduğuna, dikkat çeken Esen, Başkan Kocaoğlu döneminin sonunda ise kişi başı yatırım tutarının 950 TL'ye ulaştığını, yapılması gereken yatırımların ise yüzde 82'sinin gerçekleştiğini söyledi.
Politik açıdan risk aldı
Prof. Dr. Oğuz Esen, 2004 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ağır bir borç yükü altında olduğunu, borç stokunun faaliyetlere oranının yüzde 610'u bulduğuna dikkat çekerek, "O dönem elde ettiği gelirler borç ödemelerine gidiyordu. Borç ödemeleri, personel giderleri ve mal ve hizmet alımlarından daha fazlaydı. Borç anapara ödemesi, personel giderlerinin iki katına ulaşmıştı. Bu, ağır bir borç yükü tablosunu gösteriyor. Bütçe disiplini bozulmuştu. Yatırımlar bundan en olumsuz etkilenen kalemdi ve bütçenin sadece yüzde 19'unu oluşturuyordu. Sürdürülemez bir mali yapı ve kentte büyük bir altyapı açığı vardı. Bu durum bir darboğaz yaratıyor, İzmir'in iktisadi gelişimini engelliyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Aziz Kocaoğlu ile birlikte iddialı ve politik olarak riskli bir mali bir reform programı uyguladı. Bu sayede 'mali disiplin’ sağlandı, ‘sürdürülebilir mali yapı’ oluşturuldu ve ‘mali imkan’ yaratıldı" diye konuştu.
Önce mali disiplin
Türkiye'de belediyeler açısından mali disiplin eksikliğinin yapısal bir sorun olarak dikkat çektiğini vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Esen, "Gelirlerin yüzde 75'inin gelir paylaşımı yoluyla merkezden transfer edilmesi nedeniyle Türkiye'de yerel yönetimler büyük disiplin sorunuyla karşılaşırken, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu durumda bile mali disiplini hedef alan, esas alan bir maliye politikası izlemesi, tek başına bile altı çizilmesi gereken bir olgudur" dedi. 2004-2017 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde borcun gelire oranının sürekli düşüş gösterdiğini ifade eden Esen, bu tablonun mali disiplinin bir sonucu olduğunun altını çizdi. "Temel Senaryo", "Eğilim Senaryosu", "Faiz Şoku Senaryosu", "Yüksek Yatırım Senaryosu" ve "Döviz Kur Şoku Senaryosu" başlıkları altında 2024 yılına uzanan bir projeksiyon çizen Esen, Başkan Kocaoğlu'nun sağladığı mali disiplinin sürdürülmesi halinde, Büyükşehir Belediyesi'nin ekonomideki dalgalanmalara rağmen yatırımlarına devam edebileceğini söyledi.
İzmir borcuna sadık
İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Oğuş Binatlı ise İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sürdürülebilir mali yapıya kavuşmasının ardından diğer büyükşehir belediyelerinden farklı bir büyüme gösterdiğini dile getirdi. Prof. Dr. Binatlı, diğer belediyelerin mali disiplin ile ilgili sorun yaşamalarına rağmen, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin mali disiplinle birlikte daha etkin bir belediyecilik ve daha istikrarlı yatırım planlaması yapma imkanına kavuştuğunu, taşeronlaşmayı kaldırmasına rağmen, diğer büyükşehir belediyelerine göre İzmir'de personel giderlerine bütçe içerisinde ayrılan payın çok daha düşük olduğunu ifade etti. Kamuya olan borçların, yerel yönetimler açısından "en kolay ötelenebilecek borçlar" olarak görünmesine rağmen, İzmir'in kamu yönetimlerine hemen hemen hiç borcu bulunmadığının altını çizen Binatlı, şunları kaydetti:
"Yerel yönetimlerdeki yapısal açık sorunu bir borçluluk doğruyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin öz kaynaklarıyla büyük yatırımlar yaptığını görüyoruz. Sayıştay raporlarının ekinde, belediyelere ait bilançolara baktığımızda, İzmir'in uzun vadeli dış kaynak bölü gelir oranı, diğer belediyelerle kıyaslandığında, yüksek yatırım ortamında dahi düşük. Yeni bir belediye başkanımız olduğunda, güçlü bir tabloyla göreve başlayacağı için şanslı olacak. Evet İzmir Büyükşehir Belediyesi mali disiplin açısından ilginç, incelenmesi ve örnek alınması gereken bir deneyim"
Başarı tesadüf değil
Oturumu yöneten Prof. Dr. Oğuz Oyan ise "İzmir Modeli'nin tesadüfi olmadığını, kervan yolda düzülür mantığıyla yapılmadığını görüyoruz. 2005'den başlayıp 2017'ye kadar olan süreci uzun eğrimli olarak ele alan bir planlama var. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin henüz yasal bir zorunluluk olmadan bir stratejik plan hazırlaması ve birçok kentte uygulanmayan bu yasayı hayata geçirmesi önemli. Dünyada hiçbir yerel yönetim uygulamasında örneği görülemeyecek baskılamalara rağmen İzmirliler, Büyükşehir Belediyesi yönetimine ve Aziz Bey'e sahip çıktı. Adliye önünde toplanan İzmirliler, kendisine hizmet eden ve katılımcı model oluşturan belediyeye nasıl sahip çıktığının çok çarpıcı bir örneğidir" diye konuştu.