Turan ASLANTÜRK

ZEVKLER VE RENKLER

İnsanoğlu yaratılışından bu güne gelinceye kadar, yaşam tarzında çok değişiklikler göstermiştir.
İlk zamanlarında sadece zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yaşarken, günümüzde zorunlu ihtiyaç
algısını yitirmiş, insanoğlu zevkleri ve hevesleri peşinde kaybolup gitmiştir. İlk zamanlar kendisinin
hayatını idame ettireceği ihtiyaçları ile ilgilenmiştir. Barınma ihtiyaçlarında, yeme içme ihtiyaçlarında
her hangi bir özenme gereksinimi duymamıştır. Tüm zorunlu ihtiyaçlarını kendisi bir şekilde karşılama
yoluna gitmiştir. Zamanla yaratıcısının kendisine bahşettiği aklı kullanarak, insanlar ortak yaşam
alanları oluşturmuşlardır. Bu süreç içerisinde bir taraftan bilgi ve birikimlerini, deneyimlerini artırmış,
farklı farklı fikir ve düşüncelere sahip olmaya başlamıştır. İlk kez insanların zevkleri ve renkleri tartışma
konusu olmuştur. İnsanı diğer hayvanlar sınıfından ayıran tek özelliği aklını kullanabilmesi ve düşünce
yeteneği ile donatılmasıdır. Yeryüzündeki canlılar arasında hayal kurabilen, hayallerini gerçekleştirmek
için büyük bir çaba gösteren tek varlıktır. Yaratıcı bu özelliklerle insanı donatarak yeryüzündeki
canlılardan üstün kılmıştır. Bunun karşılığı olarak insan ırkına büyük bir sorumluluk yüklemiş, onları bu
dünyadaki yaşamları ile imtihan etmiştir.
İnsan yaratılış itibariyle sosyal bir varlıktır. Yeryüzünde topluluklar halinde yaşayan ender
canlılar arasındadır. Elbette insan haricinde de topluluklar halinde yaşayan, kendi kolonileri olan
canlılarda vardır. Örneğin çalışkanlıkları ile nam salmış arılar, karıncalar ve sürüler halinde hareket eden
kurtlar vb gibi canlılarda bir arada yaşar, iş bölümü yapar, kendi dünyalarında ortak başarı hikayeleri
yazabilirler. Fakat bu canlıların yeryüzünde bir medeniyet kurdukları, kendi uygarlıklarını oluşturdukları
görülmemiştir. Bu canlılarda zevkler ve renkler asla tartışma konusu değildir. İlahi ilham ve iç sezgileri
doğrultusunda kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirirler. Misal arılar üretecekleri bal
konusunda; ne kokusu, ne tadı, ne de kalitesi üzerinde asla kendi aralarında tartışmaya girmezler. Balın
kalitesini yaşadıkları bitki filorasındaki çiçekler belirler. İnsanoğlu ise bu üretilen balın rengini ve tadını,
kokusunu tartışmaya açar. Bu balı bireyin kendisi tüketmeyecekse, bir başka hem cinsi olan insan
tüketecekse, balın ayarı ile oynar, bir kaşık balı diğer insanlara zehir edebilir. Çünkü insan yeryüzünde
bozgunculuk yapmaya, ilahi düzeni bozmaya meyyaldir. Bu yüzden sürekli heva ve heveslerine yenik
düşmüş, zevklerini ve renklerini tartışma konusu yapmış, sınırlı imkanları ile sınırsız hayallerinin
peşinde kaybolmuştur.
İnsanda ilk gelişen düşünce sahiplenme ve aidiyet düşüncesidir. Sosyal bir topluluk içinde
yaşamasının, ortak fikir ve düşünce dünyasındaki diğer insanlar ile koloniler kurmasının, temelinde bu
sahiplenme ve aidiyet düşüncesi yatar. İnsan yaratılışı gereği kendisini bir yere, bir topluluğa ait olarak
görür. Ait olduğu toplulukla birlikte hareket ederek kendi maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak
fikir ve düşünceler geliştirir. Dolayısı ile tarihi yaşamları içerisinde farklı farklı insan toplulukları, çok
çeşitli yaşam tarzını benimsemişlerdir. Bu durum yeryüzünde çok çeşitli konuşma dillerini, çok çeşitli
milletleri ve çok farklı ideolojileri oluşturmuştur. Bir insan topluluğu hak ve hukukun gözetiminde daha
adil, yaratıcının kendisine yüklediği erdemli insan olma hususunda, çok daha hassas hareket ederken;
diğer bir başka insan topluluğuda kendisine verilen tüm imkanları kendi başarısı olarak kabul etmiş,
gücünün kaynağının, diğer insan toplulukları üzerinde kurduğu baskıdan geldiğini düşünmüştür.
Böylece inanç sistemleri insanlar arasında tartışma konusu haline gelmiştir.
Günümüze gelindiğinde insanlık yeryüzünde kendi elleri ile oluşturduğu kaos ve buhran içinde
çaresizce, kaçınılmaz sonunu beklemektedir. Yeryüzünde mükemmel bir medeniyet ve uygarlık çağı
hayali kuran insan ırkının geldiği en son nokta; müthiş bir doğa ve toprak katliamı, dehşet bir canlı
soykırımından ibarettir. Sınırsız zevklerimiz rayından çıkmış, zorunlu ihtiyaçlarımız çılgınca tüketime
dönüşmüştür. Yaz günlerindeki buğday tarlalarına dadanmış çekirge sürüleri gibi önümüze ne çıkarsa

tüketiyoruz. Tüketemediklerimiz varsa şayet onlarından da diğer insanlar tarafından tüketilmeden
önce biz tüketmenin hayallerini kuruyoruz. İlk fırsatını bulduğumuz anda kıyıda köşede insanın yolu
düşmemiş bakir bir toprak parçası varsa, onu üzerinde hiç yaşam belirtisi kalmayacak şekilde yok
ediyoruz. Hızla insan kendi sonunu için koşturuyor. Bu durumu daha da hızlandırmak için kendisine
bahaneler arayıp duruyor. Fikirleri, düşünceleri, kendilerinden farklı din ve yaşam tarzlarını, farklı ırk
ve ten renklerini, tartışıyor. Diğer hem cinsleri üzerindeki zalimliklerini devam ettirebilmek ve elde
ettikleri gücü kaybetmemek için,zayıf insanların bulundukları bölgeleri yangın yerine çeviriyor. Zayıf ve
güçsüz insan topluluklarının ellerinden yer altı ve yer üstü tüm kaynaklarını alıyor ve sömürüyor.
Zevk için insan öldürebilen tek canlı insandır. Yeryüzündeki tüm canlılar karınlarını doyuracak
kadar kendinden zayıf canlıyı öldürerek beslenirken, insanın karnı doysa gözü asla doymuyor. Bu
yüzden insan insanın kurdudur, yer bitirir denmiştir. İnsanın gözünü ancak toprak doyurabilmektedir.
Güçlü insanların zevkleri ve renkleri, yaşam tarzları bu yüzden tartışmaya açık değildir. Diğer insanlar
bu zevk ve renkleri koşulsuz kabul etmek durumundadır. Aksi takdirde başına ne belaların geleceğinin
garantisi yoktur. Bu tarih boyunca böyle süre gelmiştir. İşte bundan dolayı yaratıcı insanoğlunun
bozgunculuk yapma, fitne ve fesat çıkararak yer yüzünde kaos oluşturma yapısını bildiği için, sürekli
uyarıcı olarak peygamberler göndermiştir. Son peygamberde geldiğine göre, bir kez daha uyarıcı
gelmeyeceği açıktır. Yeryüzünü bekleyen korkunç son olan kıyamet yakındır demektir. Vakit varken
zevk ve renklerimizde tercihlerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Yaratıcının zevkine uygun yaşamalı,
son din olan İslamın renkleriyle ruhumuzu yeniden canlandırmalı, yeniden renklendirmeliyiz. Var
mısınız zevklerimizi ve renklerimizi yaşam tarzlarımızı, tartışmaya açmaya?

Kenan TOKGÖZ

Kenan TOKGÖZ

VEFA VE ADANMIŞLIK: YENİDEN İBADETE AÇILAN KEMERALTI CAMİİ ÜZERİNE BİR GÖNÜL YAZISI...

SÜPER LİG PUAN DURUMU

Puan Tablomuz Otomatik Güncellenmektedir.