Halit TUNÇ

İZBAN GREVİ VE BLOKE EDİLMİŞ BİR KENT

AK Parti iktidarı döneminde Türkiye’de çok şey değişti.

“Asla dokunulmaz, asla yaklaşılmaz, tartışılmaz ” denilen bütün ezberler bozuldu.  

Güneydoğu’da feodalizme, ülke genelinde, sendika ve oda ağalığına sıranın ne zaman geleceğini bekleyenlerdenim.

Bu ülkede 30 -40 yıldır aynı işçi sendikansın genel başkanlığını yapanlar var.

“Değiştirilmesi asla teklif edilemez”  anayasa maddesi gibiler.

Darbeler olur,  hükümetler devrilir, iktidarlar değişir, savaşlar yaşanır, ekonomik krizler patlar, iç ayaklamalar organize edilir, tanklar kentleri kuşatır…

Asla değişmeyen, değişimden etkilenmeyen tek koltuklar vardır;  sendika başkanları.

Onların seçilmek, denetlenmek, idari ve mali yapılarını, başarılarını, performanslarını sorgulamak gibi bir dertleri de yok.

Şube seçimleriyle kendileri tarafından belirlenen üst kurul delegeleri yine kendilerini seçmeleri için ‘formalite’ bir sanık kuruluyor.

Sonrasını konuşmaya bile gerek yok.

 Çoğu sendika genel merkezi işçilerden toplanan milyar dolarlık paralara hükmeden birer kapalı imparatorluğa dönüşüyor.

Ne kadar eş, dost, evlat ve zevat varsa bu sendikaların bankamatik elemanı olarak yaşamaya başlıyor.  Harcamalarını ise yine kendileri tarafından belirlenen denetçi şirketler yapıyor.

Sosyal sorumluluk projeleri, işçilere destek, zor gününde yardım, doğumunda, ölümünde işçinin yanında olma gibi bir dertleri olamaz. Çünkü onları zaten işçiler değil,  kendi belirledikleri üst delegeler seçiyor.

TV Programıma katılan bir sendika genel başkanının makam aracına binmek bir gün bize nasip olmuştu.  Uzay gemisine bindiğimi sanmıştım.  Bence tek eksiği altın kaplama ile üretilmemiş olmasıydı.

Bütün bunları neden yazıyorum?

İzmir ‘de bir İZBAN grevi yaşanıyor.

Kentte, eğitim, çalışma, ulaşım hayatı bloke edilmiş. Özellikle öğrenciler perişan olmuş.

Her ay 8 milyon 300 bin vatandaşımızın yararlandığı 136 kilometre uzunluğundaki bu kent içi raylı toplu taşıma sistemi günlerdir çalıştırılmıyor.

İZBAN, aynı zamanda havalimanı bağlantılı olduğu içinde ayrı bir öneme sahip.  Şehir içi trafik mesai saatlerinde tamamen kilitleniyor.

 40 ayrı istasyondan her gün yararlanan 550 bin yolcunun öfkesini, sıkıntısını siz düşünün…

Bütün bu yaşananlar sendika ağalarının umurunda mı?

Bence değil.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ise aylar öncesinden bu grevden haberdar olmasına rağmen önlem almak, uzlaşı sağlamak yerine zamanı polemiklerle geçirdi.

Aziz başkan son dakikada ihaleyi Devlet Demir Yolları’na bıraktı.

“Ben bu işte yokum” dedi.             

İşçilerin aldıkları ücret, sosyal hakları, fazla mesaileri vs. bunlara ilişkin bir yorumda bulunacak, değerlendirme yapacak bilgiye sahip değilim.

Bildiğim bir gerçek var.

Bu kış günü binlerce orta gelirli vatandaşımızın yaşadığı sıkıntı ne sendikanın nede işveren konumundaki kamu kurumu yöneticilerinin umurunda…

Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu'nun "Başka yerlerde daha yüksek zam mı imzaladınız da grev için İzmir'i seçiyorsunuz" açıklamasına dayanarak ve sözlerine güvenerek bende şunu eklemek isterim;

Sayın Demir Yol İş Sendikası yöneticileri;

Toplu ulaşım bir kentin, sağlığıyla, eğitimiyle, üretimiyle, sosyal hayatıyla, ticaretiyle doğrudan bağlantılıdır.

Yazımıza son noktayı koyarken Ak Parti İzmir Milletvekili Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hamza Dağ’dan konuya ilişkin bir açıklama geldi.

Edindiğimiz izlenim şudur;  sendika grevi sonuçlandıracak bir süreci başlatmazsa hükümet artık gereğini yapacak.

Bu kent sahipsiz değil.